Çöpteki Defter

Hepimizin eski defterleri var ister mecaz ister hakiki, benimkiyse ikisi birdendi. Bir yerde sabitçene duran aşağlık bir defter insana ne kadar zarar verebilirdi ki sözde. O defterden beridir sevdiklerimden aldığım her hediyeye ikinci bir defa bakar ve düşünürüm; şayet bir gün aramızdaki bu dostluk ya da her ne ise işte, o sona ererse bu hediyenin varlığı canımı ne kadar acıtır diye...

Her gün gözümün önünde duran o mor defter ne kadar acı verici bir şeydi ben bile zorlanıyordum anlamakta; güya sadece orada duruyordu, basit bir defterdi falan filan; gün içinde ister istemez gözüm devamlı ona takılır, içim burulurdu ister istemez...
Bu zaten bir yıldan fazladır böyle sürüp gidiyordu ama bitmesi gerek diye düşündüm, hani defteri atarsam unutacakmışım gibi aptal bir fikre de kapılmadım ama işte... Attım, dokummak bile zor oldu -tıpkı "eski" arkadaşlarımın altını çizdikleri ve hediye ettikleri kitaplarda olduğu gibi- ama attım fakat yine ister istemez gözüm kayıp duruyor o kitabın durduğu yere, sanki kitabı arar gibi... Esasında neyi aradığımı, asla bulamayacağımı, bunun farkında olduğumu, bu farkındalığınsa o defter sayfasının yüreğime açtığı kağıt kediği misali yarayı kat kat derinleştirdiğini siz de biliyorsunuz ama olsun, dile getirmeyin; ben getireyim ama siz getirmeyin, ben bok gibi, it gibi yalnız olduğumu, masum olduğumu, kurudan evvel tutuşan yaş olduğumu, burada neredeyse siz dahil kimseciklerin okumaya tenezzül etmeyeceği ve etmemesi gereken bu ne idüğü belirsiz denemelerce kusarcasına anlatayım gerekirse ama siz bana dönüp söylemeyin... Bildiğin bir şeyi dahi, hatta özellikle de bildiğin bir şeyi başkasından duymaktan daha kötü fazla bir şey yok xira hayatta, ne başkasından duymak fark ettiriyor, ne de içi boş bir defterin hatırasından okumak.

0 Yorum:

Yorum Gönder