SİL

Çoğumuzun başına gelen bir hadisedir bu, söz gelimi bir film izlersiniz ve hayatınız değişir vesaire vesaire... Bende de bi'nevi öyle oldu diyebiliriz esasen. Şöyle ki sıkıntıdan patladığım bir anda telefonuma baktım, rehberimde yüzlerce insan, yüzlerce "arkadaş"; ister istemez düşündüm tabii, bunlardan kaçı bana sık sık mesaj atıyor, hadi sıklığını siktiredin çok afedersiniz kaçı şu son iki yıl bandında bana herhangi mesaj atmış yahut aramış (işi düşmeleri saymıyorum tabii) ve gördüm ki beş altı kişi dışında hiçbiri, bu hiçe yazık ki en iyi dostum dediğim insanlar da dahil. Hal böyle olunca sildim herkesi, elim bile titremeden, gözüm bile kırpmaksızın; iyi de yaptım, zira hala hiçbiri farkında değil, neden olsunlar ki... Sanmıyorum ama şayet farkına varırlarsa da olacak olan belli, ben suçlanacağım, sen hiç aradın mı diye, kaldı ki buna da müthiş bir cevabım var:

Ben ki gayet makul aralıklarla aradığımda, mesaj attığımda, yahut yüz yüze görüşmeye çabaladığımda gelmeyen cevaplarınızdan yahut yarım yamalak verdiğiniz cevapların samimiyetsiz ve yalnızca beni baştan savmaya yönelik oluşundan ötürü olsa gerek, sizleri aramayı bir süre kesip "müsait olmanızı" bekledim, sizse benim ne denli gerçek dostummuşsunuz ki o değerli mi değerli vaktinizin salisesinde dahi kendime yer bulamadım. Bakın sizi hayatımdan sildiğimi bile fark etmediniz, aklınıza bile gelmedim, gözünüzün önündeydim ama belli ki ne aklınıza ne kalbinize girecek değerim filhakika asla yokmuş benim. Hadi aksini iddia edin de deyim olmayacak şekilde sözlerimle döveyim sizi ve günün sonunda biraz bana benzeyin ne dersiniz? İstemezsiniz di'mi? İstenen adam değilim zira, olmayı da kendim istemem zaten; tek bir şey bekleyip istedim bunca zaman, geçmişimin gerçek olmasıydı o da, unutun gitsin, ben unutmam hiçbir şeyi çünkü, Allah da belanızı versin.
Hep utanç ve acıyla söylediğim üzere yine söylüyorum dostlar: Kaç kişi aksini iddia eder ise etsin, arkadaşlık diye bir şey yoktur bu dünyada, etle tırnak gibi dostsundur ya da tanıdık, biri seni ya önemser ya yine çok afedersiniz siklemez, üçüncü halin imkansızlığı ilkesi bütün hünerlerini sergiler çok şükür bu konuda da. Hep koşan oldum ben, hep tamam oldum, hadi yapalım hep bendim... Ne zaman ki ben durdum, sanki dünya durdu, sanki hakikaten de bütün dünyanın yükünü ben tutuyormuşumcasına omuzlarımda, benden sonra kimse hiçbir şey yapmadı...
Kusura bakmayın ama benim arkadaşlık anlayışım farklı; benim sende olsa bile senin bende sırrın yoksa, beraberce hatırlayıp ağlayacağımız yahut güleceğimiz hiçbir şeyimiz yoksa... Yormayalım birbirimizi, senle biz hiçbir şeymişiz işte, halbuki göründüğünden nasıl da acı aslında bunu yazmak; ellerim her zamankinden de çok titriyor şimdi, aklımdaysa sadece hiçbir yeni ilişki kurmadan susacağım uzun bir hayatın hayali.

Mesele aranıp sorulmak da değil anlıyor musunuz, nasılsa sorulan her "nasılsın?"a kötü diye cevap veriyorum üzerimdeyse dürüstlüğüm, değilse de aynı diyorum üzmemek adına karşımdakini, buysa onda geçiştiriyormuşum hissi uyandırıyor tabii ki... Peki benim elimden ne gelir ki, yıllarca gözünün içine baktım üç beş kişinin, bugün bunların üçü yok zaten, biri de hala varmış gibi yapmaya çalışıyor, bırakın Allah aşkına. İllaha benim adım atmam gerekiyorsa, o adım da götünüze girsin, kimsenin hiçbir şeyi değilim, pes ettim.
Kimin neyi olursanız olun, ben artık Alptuğ Dağ olmaktan bile vazgeçtim, belki de yalnızca geceleri birkaç saniyeliğine vicdan azabı olarak aklınıza gelebilecek ama nihayetinde taş çatlasın ertesi sabah umrunuza erişemeyecek basit, siktiriboktan, ne idüğü belirsiz, şüphesiz de sizin isteğinizle son bulabilen bir hatırayım işte.

PES!

0 Yorum:

Yorum Gönder