Kendime Öğütler

Merhabalar değerli ve daha değerli dostlar, bugün yeni hayatımın ilk günü ve size yeni hayatımı şöyle özetlemek istiyorum.

Sordum kendime, Alptuğ senin bir hayalin var mı diye ve vardı da, İletişim fakültesi, birkaç ekipman, ileride çekeceğim empati, sevgi ve anlayış aşılayan, arada kalıp kaybolmuş hayat hikayeleriyle dolu filmler, beni seven insanla gezi, Şiir adında bir kız çocuğu... Hayal kısmı tamam, eksik olan neydi peki? Derslerim iyiye gidiyor, enerjim var, fikirlerim var, para da hallolur, sağlığım da idare eder... Sorun sadece suyun bulanık olması di'mi, çok ama çok fazla sevilip değer verilen insanlardan yenilen onca darbe mi? Umudu ve güveni yitirdim diye hayallerimi de mi yitirmeliyim? Üstelik onlara bu kadar yaklaşmışken ve neredeyse her şey tamamken birkaç değer görmemişlik ve haksızlık her şeyi en baştan imkansız mı etmeli?

Hayır Alptuğ dedim, bana bak dedim hala nefes alabiliyorsan, hala bir şekilde birileri varsa ve en önemlisi hala hayallerin orada duruyorsa demek ki bu kadar çabuk bitiremezsin. Tokadı yedin ve canın hala acıyor belki, hiçbir şey yapamıyorsun belki ama yapma Alptuğ, çabaladığın yeter, dur artık! Yoruldun kardeşim, sen de yoruldun, sen de bittin, senin de dinlenmeye ihtiyacın var; o yüzden çırpınma, berbat bir durum da olsa köşene çekil artık, senin de kendine ait bir hayatın var, sen de en az herkes kadar insansın, senin de duyguların var ve incinebilirsin, senin de herkesin sana kızdığı gibi onlara kızmaya ve biraz olsun bağırmaya hakkın var çünkü sen bir vazo değil insansın ve senin zamanın belki de onlarınkinden kısa, bunu artık senden başkalarının da deneyimleyip öğrenmesine imkan tanı, seninki de kalp, bu defa onlar sana göre davransın, sen ol giden, yüzüstü bırakmış olmazsın elinden geleni yaptın zaten sen. Tamam hayvan gibi üzülebilirsin, tamam en ihtiyacın olduğunda yoktular, tamam anlaşılmıyorsun, tamam yalnızsın; sevmiyorlarmış abi işte, ya hiç sevmemişler ya sonradan gayet kolay bir kararmış gibi sevmemeyi seçmişler ama sonuçta bir sevmemişler işte ve sen onlara hala çok üstün bir değer veriyorsun elinde olmadan çünkü çok fazla sevdin... Bunların hepsi kabul ama uzak ya da yakın, orada birileri var işte, başka bir şeyler var, ihtiyaç duyduğun o derin bağların bir kısmı etrafında, hala ısrarla nazını çeken o dostlarına da bir dön bak, çok daha fazlası önünde ve karşılaşmayı bekliyor seninle fakat böyle devam edersen bu zor. Eğer gerçekten yanında olanlara minnettarsan, bir defa da sen onlara karşılık vermek istiyor ve bunun için yanıp tutuşuyorsan, derhal git mutlu ol ve yıllar sonra bir ödül töreninde onların adını an, onları asla bırakmayacağın zaten belli. Seni bırakanlar mı? Pişman olmalarını dahi isteme, sen sadece sana ihtiyacı olanları bulmaya ve umut olmaya özen göster.

Canım kendim,
Sana gösteremesem de seni çok seviyorum. Alptuğ Dağ kim kendine bir sor: O sen misin? O nasıl biri? Sen osun ama bu sen değilsin, çünkü olması gereken Alptuğ mutlu ve mutluluk verici, okulda her darlandığında eline bir kağıt parçası alıp geleceğini hayal eden ve üşenmeden minicik satırlarca bunu yazan biri, Anadolu'daki her ilde bir çocuğu sevindirip gülerken fotoğrafını çekip bu fotoğraflardan bir sergi açmak ve gelirini Lösev'e bağışlamak gibi idealleri olan, iyilik yüklü, genç bir delikanlı, olması gereken Alptuğ kırgınlık ve öfke değil yalnızca umut kere umut dolu ve şu anda bu yazıyı yazıyor.😊

1 Yorum:

  1. Tebrik ederim. Olman ve olması gereken. Hayallerin ve umutların. Ardı arkası kesilmeyecek olan mutlulukların ile bu hayat senin. Sana inanıyorum her zaman olduğu gibi. Sergin de görüşmek dileğiyle.

    YanıtlaSil