Yolum Kayıp
Öyle uzun zamandır kayıp ki yolum, dikkatini çekerim ben değil yolum...
Ne yapıyorum ben ya, nerde durmam gerek ya da kaçırdım mı çoktan bir şeyleri. Çokça çalışkan biri olarak, böyle olmanın bir boka yaramadığının bir damar gibi attığı vakitlerdeyim epeydir ve... Bu boktan uğurda biraz kendi üstüme çok geliyorum, bir süre her şeyi bırakıp öylece durasım var ki yaklaşık bir yıllık zaman zarfınca maddi olarak hiçbir eksiklik hissettirmez böylesi bana ama... Yine de parayla bozdum kafayı, üçe beşe hiç bakmaksızın devamlı bana doğru bir akış olması derdindeyim ve temel ihtiyaçlarım için dahi minimum harcamayı yapmak gibi üst seviye takıntılarımın başladığını ben de fark ediyorum artık ama elimde değil gibi.
Ben hayatım boyunca çalışmak dışında hiçbir şey yapmadım ki, kendimi hiç gönül rahatlığı ile, boşver diyerek bir kenara atamadım hiçbir konuda, dinlenirken bile asla tam manasıyla kafam uzakta olmadı meselelerden. Belki de hiç yaşamadım biliyor musun? Hiç. Çalışmak dışında en ufak bir hayatım ve yaşamsal faaliyetim yok, eşim dostum vesairem yok; normal şartlarda bu denli çalışan biri en kötü ihtimalle milyonları olan biri olmalı ama benim tüm yaptıklarım da toplayınca bir zıkkım etmiyor.
Taviz verirsem hayatın anlamının benim için o kadar da kalmayacağı bazı şeyler var ama ne vakit birilerine bundan söz edecek olsam bana çok dahasından taviz vermek durumunda kalan insanları örnek gösterip duruyorlar... Duvara konuşuyorum yani. Taviz dediysem şu; erken kalkmak, hafta sonu çalışmak, acil diye yumurtadan çıkmış gibi iş gelmesi falan... Neymiş efendim herkes bunlara zorundaymış, ben zaten tek benim demiyorum ki, hepimiz adına sinirliyim.
Ederini alıp alamamak tartışması şuraya dursun, yani işimde iyi olmam üzerime böyle yüklerin binmesini mecburi kılmamalı, misal benim görece evde olduğum bilindiği için herhangi bir insana yapılamayacak emrivaki bana da yapılamaz bu çok net, zira ben freelance biriyim, yaptığım kadarını verirsin yapmıyorsam başkasını bulursun nedir yani, sanki göbek bağım yahut mecburiyetim var... Bu tip şeyler benim çalışmaktan ibaretliğimi çok yukarı çekti ve bazen gerçekten bir robot gibi hissediyorum, akşamları film izlemesem kendime ait bir şeyim yok.
Sen söyle ne yapayım okuyucu, hiç yoktan iyidir diyerek asılmaya devam mı yoksa hayatımın en güzel yıllarını yok yere ezip geçiyor muyum? Zira evden çıkmasam da, çıkabilir olma ihtimalimin suistimaline ilk kez denk geldim ve bu bir noktada bana kendimi de sorgulattı, umarım anlıyorsundur.
Bunca çalışıp böylesine düşüncelere kapılıyorum ancak netice değişmeyecek, orta vadede hatta uzun vadede birkaç milyonum olmayacak, kendi evimi herhangi işler bütününden kazandığım para ile almam krediyle dahi mümkün olmayacak, ne uzayıp ne kısalacağım; kimileri baba parası ile ya da kendileri benim onda birim kadar çalışıp kazanmalarına rağmen garip biçimde öyle hiçbir şeyden kusur kalmıyor ki, ulan yani bir ben mi yanlış yapıyorum bu hayatta, herkesten çok çalışıp "hiç" yemiyorum kazandığımı ama nasılsa yetmiyor yine.
Değmediğini hiç bu kadar hissetmemiştim insanlar dışında bir konuda, attığım taşların ürküttüğüm kuşlara. Ah benim bu her şeyi fazla ciddiye alışım, hali itten beter adamlar gamsız baykuşlar gibi dolanırken sanki sırtımda bir ur dikili. Artık ailem de ben de eminiz psikolojimin bozulduğuna, bir tatile git, uzaklaş, bırak diyorlar; bak diyorlar işsizlik maaşın var, kenarda şu kadarın var, şuradan gelecek şu kadarın var... Ama beni anlamıyorlar işte, sen anlıyor musun acaba. Neyse. Bu gece de 1 buçuğa dek çalıştım ve şuan saat üçe geliyor; gündüzleri de zaten çalışıyorum, sırf yaşadığımı hissedebilmek için gece bari geç yatıyorum işte.
Yaşadığım şeyin hayat olmadığını ben de biliyorum ama... Amasını bilmiyorum işte.
0 Yorum:
Yorum Gönder