Ben, Para ve Boykot
Mevzuya ortasından gireceğim okuyucu: Ben galiba bir noktada delirdim, bunu kendime ititaf etmekten hicap duymuyorum artık. Sorun şu ki hiç para harcayamaz oldum, adeta temel ihtiyaçlar için dahi vermeye gitmeyecek neredeyse elim; hiç kıyafet falan almıyorum, çok sevdiğim rahat bir beyaz pantolon var onu giyiyorum binde bir dışarı çıkarsam ve belki de bu yüzden aynı şeyden bir sürü var zannediliyor bende Zuckerberg gibi; iki çift ayakkabım var biri yaz biri kış, giymediğim için bizimkiler zorla ayakkabı aldırana dek sıfır gibi gidiyorlar. Hiç yetmeyecek gibi geliyor içten içe, dursun istiyorum o sebepten, öylece dursun; öğrenilmiş çaresizlik gibi bir şey bu bendeki ekmek kavgası, keşke unutabilsem. Babam sağlık sigortası yaptırdı geçen zorla, her şeyden tasarruf et sağlığından etme diye; haklı ama ne bileyim, yıllık sekiz hakkım eksilecek diye cidden çok bir şeylerin sınırına gelmeden hastaneye de gitmem ki ben, kendimi biliyorum.
Hep orta direktim ben, keza ailem zaten öyle, babam memur annem ev hanımı, öyle dümdüz insanlarız biz, en büyük ileri görüşü yastık altı altın olacak ölçüde temkinli, etliye sütlüye karışmadan kendi yağında kavrulan; yanisi hiçbir zaman ne fevkalade olduk ne büsbütün boka battık, kaldı ki ekonomik fevkaladeliği arzu dahi etmemişimdir hiç ama... İşsiz kaldığımda tepe yaptı zannedersem bazı yarı yerli yarı yersiz korkular. Ki şu an tüm ülkede bu korku hakim değil mi, göz altındaki çoluk çocukların ve henüz onlar durununa düşmemişlerin ailelerinin kalbinde; annem de bana hep yazma etme der durur, yani kendi çapında o da çok haklı ama o çocukların da yok mu sanki benle aynı dertleri, aileleri; onlar o riski almış ve düşüncelerini zor yoldan belirtmişler, ben en azından klavyeye mi dokunamayacağım? Ayıp olur, yazık olur bir defa.
İşten ahım şahım bir maaş almıyordum ama maaşımın on katından çok daha fazlasının kenarda durduğunu söyleyebilirim; ailemle yaşıyorum, hiç -ailemin zorla dışarı çık gez eğlen diyeceği kadar hiç- dışarı çıkmıyorum, kendime en ufak bir şey almıyorum, bir tek telefon faturası ki yani telefonu da arada insanlara yaşadığımı belli etmek haricinde inanın hiç aramaya kullanmıyorum. Bu durumda bile sanki o para hiçbir halta yetmeyecek gibi hissediyorum, hane gelirimizin dörtte birine hatta daha azına sahip olup geçinebilen kimselerin var olduğunu bilmeme ve şükretmeme rağmen sırf bu garip his yüzünden yapmaktan o kadar da memnun olmadığım ve eder altı kazandıran bir sürü işe biden yöneldim ve ruhsal olarak altlarından kalkamıyor gibiyim.
Ailemin geçmişinde bir dönem orta-üst sınıf olabilme ihtimalimiz vardı ben çocukken ama bazı tatsız hadiseler yaşandı her ailede olduğu üzere ve gelecek teminatı olabilecek bazı şeyler uçup gitnek durumunda kaldı kimi durumlardan kurtulmak için; sanırım o dönem çok ayıkmasam da bu durum benim zamanla içime oturdu, nispeten daha rahat bir tipken adeta bir baba ihtiyatı kuşattı bedenimi, bilemiyorum. Ki. hani "kötü" nitelendirilebilecek bir duruma bırak düşmeyi kıyısından geçmedik, sadece orta direkliğimiz tescillenmiş gibi oldu.
Hiç hesapsız harcamadım, kendi paramı kazanırken ve üstüne üstlük ailem de "O kadar çalışıyorsun bak biraz kendini şımart, hatta bu defa benden olsun." falan defken dahi bunu beceremedim, son dönem dışarıdan yer oldum bir tek çünkü multinetle ödüyordum, o içten içe gökten düşen bir şey gibi geliyor bana nedense.
Yahu en basitinden, geçen gün canım muazzam sütlaç çekti, alırdım, çok çok param vardı ama 200 lira verip alsam, yerken "bir sütlaca 200 lira vermişlik hissi" ondan aldığım tadı gölgede bırakacaktı, aynı şekilde bir başka gün mantı istedim ama evde kendim yaptım o rakamları vermek beni duygusal olarak rahatsız ettiğinden.
Benim kafam eskide kaldı, ben dolmuşa binerken üç buçuk dört liraydı öğrenci, 20 liraya yemek yerdim, onu da içeceksiz yerdim ki mideme oturup daha tok tutsun, 25 lira olurdu içecek ile birlikte, felekten bir gün çalayım desem 35 liralik bir şey alırdım ama 40 lira üstü yemekleri alanlar enayiydi benim için... Harçlık alırdım ama bir düzeni yoktu, keşke düzenli almayı talep etseymişim aslında; bir kere hafta başında bir para alırdım, okuldan direkt eve geldiğim için, kantinden falan aburcubur almadığım için o para bir aya dek falan kalırdı, babam harçlık vermek isteyince de var derdim haliyle, o da vermezdi doğal olarak.
Bu kadar otobiyografi sonunda günümüze gelelim madem. İnsanların boykot dediği şeyin benim yaşamım olduğunu fark ettim, ki bu bazılarının tabiriyle hayatsızlık olarak da nitelendiriliyor ama umurumda değil o kısım şimdilik.
Düşünmeye başladım, kim nasıl bu kadar açlıkla korkuttu ulan beni, bu kadar minimal yaşayıp kendince de olsa gecesini gündüzüne katıp üçe beşe asla bakmadan çalışan ben nasıl oluyor da bir milim yol katedemiyorum? Ulan asgarinin asgarisi hatta psikolojik rahatsızlık boyutuna gelmiş olabilecek derecede az harcama yapıyorum ama yine o kadar da birikmiyor, hiçbir şey etmiyor; tamam olmayan için çok para ve buna da şükür evet okey ama eh be kardeşim.
Normal şartlarda sosyoekonomik olarak çoktaaaan orta sınıfı aşması gerekirdi benim gibi kimselerin, hadi tamam geçtim onu da ayrı bir eve çıkıp yine low level mazbut bir hayatı kolaylıkla sürdürebilmem gerekirdi kesinlikle.
Ben bu çabayı niye veriyorum soracak olursanız eğer, finansal özgürlüğün bu dünyada her şeyi başı olduğunu düşünüyorum ve açıkçası bıktım para kazanmak için birilerinin aslında o kadar da mantıklı yahut kendileri için gerekli olmayan, acil olmayan, benim bilgi ve deneyimim yok sayılarak gelen abuk isteklerini gerçekleştirip kendi kafamdaki şeyleri yapamamaktan. Beğenmediğim birine hayır ben seninle çalışmayacağım dene özgürlüğü kadar muazzam bir şey yok çünkü bu dünyada. Parayı veren benim düdüğümü çalabileceğinden o kadar emin olmasın istiyorum, hepsi bu.
İşte boykot da tam tamına böyle bir noktadan başlıyor, İmamoğlu değil mesele, kişi olarak bakan yok bu mevzuya; tak etti artık geçim tak, iş yok, olanı insani değil veya üç beş kuruş kar peşinde sürekli bir şeylerden taviz verip profesyonellikten uzak davranan kimselerin tekelinde bilhassa sanatta; engelli olmasam en azından hamal falan olurdum da bize de bu, milletin her firdatta çemkirebilip kendisinin daha iyi anladığını iddia etmekten çekinmediği sanat ve pazarlama alanları kaldı ne yapalım. Buna karşın gördük ki bazıları da o kadar kolay para kazanıyor ki, kaymak tabaka hep kaymak; kapısından bile geçemediğim sinema sektöründe çalışanlar onlardan, henüz çalışmayan ama köşeler tutulduğu için çalışacağı çoktan belirli kimseler de öyle keza, herkes birbirinin tanıdığı; ghettolar desen asla tenezzül etmeyeceğin yasa dışı işlerden fırlıyor ekonomik tepeye, yüzüne dönüp bakmayacağın vasıfsız suç makineleri millete hava atıyor paraları, arabaları ve tüm gusto, ahlak mahrumiyetleriyle. Sen ben de günü gününe ne vergi varsa verip, arabaya binince aman ha ceza yemeyelim diye şehirler arası yolda en ufak bir çatı görünce 50'ye düşüp eve olması gerekenden 1 saat geç varıyoruz falan, evet evet yaşandı bu.
Son söz, yanlış anlamayın ben cimri değilim, benim derdim kendimle; Volkan Konak'ın ne kadar çok genç okuttuğunu duydum geçen Allah rahmet eylesin, en büyük arzularımdan biri de böyle şeylerdir, ya da ansızın filmlerdeki gibi birilerinin bakkal veresiyesini sıfırlamak falan; hadi iyilik etmek şuraya dursun, dedim ya hesapsızca çok ufak da olsa bir şeyler yapabilmek, örneğin fiyatına hiç bakmadan dilediğim yemeği yiyebilmek, dostlara dilediğiniz gibi yiyin için bendensiniz diyebilmek gönül rahatlığıyla üç ayda bir de olsa... Ne yat kat istiyorum ne spor araba, umurumda olmadı ki bugüne dek, basit bir sahil kasabasında 1+1 bir evde kendi halimde emekli gibi yaşayıp ölmek arzum benim, öyle günümüz gençleri gibi dünyayı gezmeyi arsulayacak kadar açık ve enerjik bir ruhum da yok açıkçası... Şu an için sadece bu geçim korkusunu aşmam gerek ve bu da ancak milletçe, hak ettiğimizi alabileceğimizden emin olduğumuz bir işleyiş içine girebildiğimizde başlayacak, işte boykot bu yüzden önemli, uzun yıllardır açık olan bir makası halk eliyle kapatmak için belki.
Bu yazı bir sonuca bağlanmayacak, milyonlarca işsiz orta halli gençten birinin abuk dışavurumunu okudunuz, dilerim her şey çok güzel olur, güneşli günler görürüz, teşekkürler.
0 Yorum:
Yorum Gönder