Kurbağalı Yazı

Demir yalamanın dahi verdiği tadı veremeyen insanların ancak uzaklaşınca varmışız farkına, kıymetten bol ne var zira verecek bizde. Hakikaten hissetmiyor ama insan o bir aradalıkta, karşısındaki kişinin dominantlığının içten içe kendiliğine engel olduğunu mesela; giderken bile baskın oluyor ve sanıyorsun ki suç senin falan, sonra bir oturup düşünüyorsun aslında olan sana olmuş da ucuz kurtulmuşsun.
Hiçbiri mühim değil de bunların, iftar ne zaman?

Ayırdına varıyorsun ki matah değil çok da alttan almak, eninde sonunda kötü olacaksın zira birileri için ki bu durumda en iyisi ne olacaksa en erken olması. Sen tepkini koysaydın, hatayı kendinde hayatı başkalarında aramaya kalkmasaydın sürekli, işler bittiğinde dışarıdan gözüken pozisyonun gerçeğe eşdeğer olurdu kim bilir.

Bir de insanın içini cızbız köfteye çeviren fedakarlık mevzusu var. Ben mesela kendi adıma diyebilirim ki fedakarlık yapmayı seviyorum, bunu özel bir şey görüyorum ve aynı zamanda bir elin verdiğini diğerinin görmemesi gibi esaslara bağlılığımdan çoğu kişinin onlar için yaptığım fedakarlıklardan zerre haberi de yok... Hal böyle olunca fıtık gibi doğuyor tabii sorunlar: Bir gün bakıyorsun karşı taraf hep kendi çabaladığı gibi piçten bir fikirle karşına çıkıyor, e tabii susuyorsun sen de, "Senin bir halttan haberin yok ama..." diye başlayan cümleleri çıkmadan yutuyorsun ağzından, gururunu zedelemekten daha karlı geliyor içinde kalması pek tabii. İşte size bariz bir suçlu görünümünün aldatıcı portresi.

Bilinse farklı mı olacak, şüphesiz öyle... Ama şu var nihayetinde, bilinmeden de öyle olması gerekir; gerçek bağ budur, yoksa ince ipe yüzlerce düğüm atsan ne fayda. Böyle bir şeydir işte bitmesi gerekmek, böyle biter iki taraf da sevse bile, budur mesele. Buna vakıf olan çok da çaba harcamamaya başlar o vakit, nitekim onun çabasızlığından dem vuran da asla görmez bu bıkkınlık sürecinin gelişimini, mahvoluş evrimini.
Taze kanlara çıkar ayrılan yollar kimi zaman, iki tarafın da birbirini sevdiği hatta gayet iyi de anlaştığı durumlar için dahi geçerlidir ayrılığın iki tarafa da fayda getireceği ihtimali... Bu geçerlilik kötü hissettiriyor gerçi, en azından bana; bırakmaktan nefret ediyorsun diye kalmak zarardır kimi zaman, ki bu durumda en aşikar olan da bu.

Birini bırakmanın ya da biri tarafından bırakılmanın kötü olmayabileceğini ayıktığım zamanlardayım ve bu can yakıyor. Galiba biraz mükemmeliyetçi ya da masalcıyım ki hazmedemiyorum ama elbet edeceğim. Kendi kendime, tırmalaya tırmalaya erdiğim hiçbir gerçek bu kadar ürkütmemişti beni ne yalan söyleyeyim. Birbirini söndürerek yok olan iki karşıt kutup, zıtları birbirine çektiğine lanet ettirecektir belki aslında ama anlamaz çoğu insan, hem neden anlasın ki? Bu kaynayan kurbağa hikayesi ile aynıdır aslında bakarsan: Kurbağa ısınan suda gevşer, kendini iyice bırakır ve bu da ısınan su kaynadığında kaçmasını zorlaştıracaktır; haşlanmış kurbağanız hazır, yeter ki kalbiniz haşlanmasın.

Bir gün bir kurbağa öperseniz beni hatırlayın ve bana dönüşmemesi için dua edin.

0 Yorum:

Yorum Gönder