Işık

Derdim birinin bu yükümü omuzlaması değil ki benim, hiçbir zaman da olmadı; bu konuda en nacizane isteğim, biriyle yaralarımızı dokundurup birbirine kaynatmaktı diyebilirim, o zaman ayrılamazdık bile. Biyolojik olarak bunun mümkün olmadığı, tenlerin asla uymayacağı söylenir durur; tenden söz eden kim oysa, evet onun da sırası var, başımı omzuna yaslamak ya da dizine koymak suretiyle bir şeyler mırıldanmak yahut okumanın da, ister açık ister kapalı bir mekanda yıldızları seyretmenin de, ister belediye bankında ister herhangi bir evin kanepesinde, belki de hayatımda ilk defa yana yana değil de yan yana uykuya dalmanın da sırası var... Ama daha çok, daha kalbimin panik ya da korkudan değil de, harbiden çok uzun zaman önce olduğu gibi, umutlu bir heyecandan gümbürdemesi lazım, bu defa hiçbir olumsuz ihtimale açık yahut kapalı kapı bırakmaksızın; daha o enerjiyle hayatımı daha da düzene sokmam lazım, hepsi içinse daha, annemden başka bir kalbin benim için titreyebilmesi lazım.

Ben o biri karanlığıma aydınlık olsun derdinde de değilim, sadece ben fevkalade eğlenceli bir konserin rengarenk sahne ışıklarıyım ve konserin başlaması için birinin beni "yakması" lazım, bu defa iyi anlamda.
Belki de bu karanlığın ardında öyle bir ışık yattığını bilmediğinden dokunmuyordur kimse ama olsun, hele devir sahte ışıldaklar devriyken ben kimselere göstermemeliyim mucizemi; iki kişiye saklıyorum, onlar geldiği vakit bu ışık sönmemek üzere aydınlanacak. Yıkılmıyorsam kendim için değil, kızım ve annesi için; onlar henüz yoklar, belki de asla olmayacaklar ama siz bana bakmayın, ben arada bir umudumu kaybetsem de onlara, dayanamaz yine özlerim; öyle bir özlem düşünün ki hafifleticisi dahi beklemek, hiç olmamışları, bir hatta birkaç ömür. Bu kadardı, şimdi ışıklar tekrar kapanıyor, umarım o gün bir gün gelir.

0 Yorum:

Yorum Gönder