Haklılık Haksızlık

Sıkıldım artık mücadele etmekten, sen haklıydın ben haklıydım, o şöyleydi şu böyleydi derken öyle yoruldum ki anlatamam. Eylül de geldi çattı hem, bu saatten sonra kim istiyorsa o haklı olsun, ben yokum artık; bir de inanılsın inanılmasın canım yanıyor, baya ciddi ciddi, had safhada. Yok, düşünmedim neden diye; geçmişten mi, eski umutların boşa çıkmasından mı, hala inanmak istediğimden mi o insanlara, inanmak için kendi kendime kanıtlar yaratırken içten içe fark ettiğimden mi gerçeği, insanların değişimi mi korkutuyor beni yoksa başka bir şey mi, bağlanmak gibi. Bağlanıyorum işte n'apıyım, bağlanıyorum kardeşim, acıtan bu; ben size acıtanı söyleyeyim gelin, acıtan dediğimiz şey değişim, insanların bu denli değişmiş olması ve vaziyetin mutlak gibi görünen değişmezliği, hem de aynı anda.

Koşturamıyorum artık eskisi gibi, nerede o eski zamanlarım; kabul, eskiden de öyle zıpır bir çocuk olmadım -iyi ki de olmadım- ama mesela birilerini, asla hak etmemiş birilerini severken ve bundan zerre haberdar değilken mesela, telaşlarım ne güzeldi öyle benim, çabam falan... Şimdi olsa mesela, hadi her şey nihayetine erse, her şeyden kurtulsam, başımı kaldırıp gerçekten değer birini görsem ve tutulsam hatta; bu defa öyle olur mu bilmiyorum, zannımca suratımda heptendir hüküm süren o endişeli ifade o defa dahi terk etmez benliğimi, kötü bir şey olacak diye bakan gözlerimse kimi mutlu edebilir ki? Paranoyak ettiler beni abisi, ciddi paranoyak ettiler; biri gelse dese ki "Ulan ben bunların hepsinin anasını satayım, seviyorum seni!", anasını satayım demesinden ötürü bir gevşeme çökse de üstüme, emin olamam gibi geliyor...
Neden öyle geliyor derseniz, bu defa cevap geçmiş değil, şuan. Tam şuan geçmişten bir yüz görsem bırakırım kendimi eminim, kimin hakkında ne bilirsem bileyim yüzler bana hep eskiyi hatırlatır, ezbere bildiğim kötünün dahi yüzü, geçmişteki güzel günleri hatırlatarak beni hala masum, hala aynı olduklarına inandırır içten içe.
Bana bu içten içelik kaybettirdi çünkü, Lidar bir şiirinde "Kuyudur, her zaman Yusuf çıkmaz içinden." der ama ben onu bile dinlemez olurum düşünün; kuyu benim, içimden ne çıkar bilmem ama aşağısı karanlık ve her defasında düşmemesi gereken düşüyor içime, yani biraz daha karanlık... Benim insanlara hala inanabildiğim kadar başkası bana inanabilseydi şüphesiz çok farklı olurdu, bir yandan da diyorum ki daha iyi böylesi; benden başka kim bile bile gerzek olmayı kaldırabilir ki, bana bile elzemken diğerlerine ölüm olmaz mı bu? Olur olur, yazık ki bal gibi olur, anzer balı...
Göz yumdum ben bu olan bitenlere, en başından beri, şans vere vere, gerçeğin ihtimalini tam göğsümde bir şarapnel gibi derinden hissetmeme rağmen denedim, bir daha ve bir daha... Şey diye düşündüm çünkü, eğer uslansaydım, eğer uslanmayı becerebilseydim bu bana her şeyden tatlı gelebilirdi ve bu defa en ufak hatalarında her insanı silip atmaya hazır olurdum, yani şuan sokakta, evinde, işinde, okulunda yahut cehennemin dibinde olan çoğu insan gibi.

Var mı haklılık isteyen, bende fazladan var, o kadar fazla ki ağırlık yapıyor ve dibe batıyorum; alın bunları benden, yeter, haklılık biri sana hakkını verdikçe kaimmiş anladım, alın bu hakları, alın, hepsini alın. Hak bırakmayın bana gerekse, böylece bari haklı yere suçlamış olurlar fena mı? Alın bu hakları tekrar söylüyorum, almadığınız takdirde dostlarıma anlatınca başımdan geçeni, haklısın diyorlar, diyebilecek başka şeyleri yok, benim de yok, belki hiç de olmamalıydı; birimizden birinde mavi tık, duruyoruz ekranın karşısında sonra. Neden mi? Ben boşver benim derdimi desem, kendim boşveremediğimden ukalaca olacak; onlar boşver dese, sanki beni takmıyorlarmış gibi olacak... Bunlara gerek yok oysa, biliyorum herkesin içindeki güzelliği, iş benden ve onlardan çıktığı için susuyoruz, bizim elimizde hiçbir şey olmadığı için, zamana bırakmaya acı da olsa mecbur olduğumuz için, belki de yorgunluğumuzun timsali bir sessizlikle nefes almaya devam ediyoruz.

Her şey olacağına varır abi de, ben en çok neden korkuyorum biliyor musunuz? Böyle böyle unuttuysam koşulsuz sevmeyi, böyle böyle kaybettiysem değer veren yanımı, üç beş insan beni ezip geçti diye gerçek bir sevgiyi ıskalarsam, bir daha aşık ya da dost olamazsam diye.
Çünkü beni en çok ezdirten, üzülmeme, ölmeme en çok imkan tanıyan şey buydu ama beni diğer insanlardan ayıran, bir kitap yahut film karakterine yaklaştıran, özenilesi tek yanım da bu, devire göre nispeten kusursuz sevebilmem.

Yani şimdi ya hak etmeyenlerin hak etmediğini kabullenip değer vermeyi kesecek ve mutlu bir hayat süreceğim ama kimileri için efsaneleşmiş sevgim, aşkım asla yaşanmayacak, şiirlerim son bulacak; ya da biraz daha canıma okunacak, hatta çok daha canıma okunacak, taa ki o kişinin yanında siper alana kadar, o zamansa ikimiz için de hiçbir şey ifade etmeyecekler, birbirimizin nirvanası olacağız adeta.
Elbette ki ikincisi daha cazip lakin bu yorgunlukla birinciyi seçmemek o kadar güç ki, haksız mıyım? İnşallah haksızımdır, yeter artık alamadığım bu hak, usandım.


0 Yorum:

Yorum Gönder