Issız Hissediyorum
Çok ıssızım okuyucu...
O hayal ettiğim adam olamamanın ağırlığı altında, artık eziliyorum.
Sektör değiştirecek gibiyim, kelimenin tam anlamıyla tutunamıyorum, adeta aza koyuyorum dolmuyor ve dahası kimi manyaklarla uğraşırken astarı yüzünden pahalıya gelmeye başladığından -bir değil beş değil yüz milyonlarla maalesef şiirdeki gibi- artık kurgu programını mutsuz açmaya başladığımı fark ettim ve bu benim için dönüm noktası oldu.
Ne yapıyorum ben ya diyorum, şu uğraştığımız şeylerin saçmalığına ve kalitesizliğine, laf anlatmaya çalıştığımız adamlara bir bak; oysa ben hikaye anlatıcısı olacaktım, boktan bir sosyal medya videocusu değil. Reklamdan, özellikle göze parmak olanından ve olmayanınınsa içten içe taşıdığı riyadan oldum olası nefret ederken ne ironik ki geçimimi hep bununla sağlamaya çalışabildim, ne acı. Nitekim ben tıpkı Robin Williams gibi hayatlara dokunmak istiyordum kendi hikayelerimle, kalplerde uyuyan güzel duyguları uyandırmak, daha önce üzerine düşünülmemiş ince yanlarına dair yaşam ve ilişkilerin, görsel bir hikaye ile harekete geçirmek insan zihnini alttan alta...
Her gece en az bir film izliyorum, ruhumu açmaya çalışıyorum, beni koruyan ve hayatı yaşanabilir kılan tek şey bu şu dönemlerde; zira az buçuk farkındayım, artık bir yetişkin olduğum ve geçinmek adlı dert etrafımı sardığından beri çok çok daha aksi, sinirli, küfürbaz bir aptala dönüştüğümün...
Aile evinden ayrılmaya çalışıyorum -ki burada mesele ayrılmaktan ziyade kendi ayaklarının üzerinde durmak daha çok- ve hem bunca çile çekip hem bu hamleyi yaparken bile akla karayı seçeceksem sanırım değmiyor demek ki, bir şeylerin yanlış olduğunu kabul etmek gerek; yanlış zamanda yanlış yerdeyim ya da belki bu meslek bana göre değil veya bu mesleği tadını çıkaracağım seviyede yapacak yere kendim yüzünden gelememişimdir falan filan...
Sıkıldım çok ufak şeyler için bile para hesabı yapmaktan, ki farkındayım bunun birazı da benim, dar zamanlara dair adeta kıyamet provası yaparcasına tutumlu kişiliğimden kaynaklanıyor ama demek istediğim... Basit bir yemek alasım geldiğinde bile tereddüt etmemin önüne geçecek kadar kazanmıyorsam yaşam rengini yitiriyor -ki annemle sürekli tartışıyoruz benim ucuz yemek seçip, zehirlenme riskimi artırmam veya zaten hiçbir şey etmeyen paramı adam gibi bir yemeğe vermem üzerine- ufak meselelerde dahi rahat olamayacak gelir seviyesi, benim gibi halihazırda kaygılı bir adamın, nefes almaktan daha önemli ama fiziksel olmayan yaşamsal fonksiyonlarını sekteye uğratıyor derhal. Umarım anlamışsındır.
"Herkes aynı durumda." deniyor ne zaman bu sancıyı açsam ama bu cümlenin neresi beni neden rahatlatsın ki? Neticede ben "vay efendim herkes süper durumda, bir ben bok gibiyim" benzeri bir aşağılık kompleksine girmiyorum ki. En iyi ihtimalle, benim gibi çok kişi olduğu için bu dufum daha da üzücü bir hal alır, hepsi bu.
Bir insanın sadece kendi ayakları üzerinde durması bile bu kadar ekstrem çaba gerektirirken nasıl sağlanır ne kendi ne başkasının mutluluğu?
Küçüklüğümden beri ailemin beni yönlendirmeye çalıştığı ama sıkıcı bulduğum "sigortacılık" mesleğini düşünüyorum çünkü artık hiç olmazsa daha kafası rahat ama sıkılan bir adam olmaya ihtiyacım var, her uyanıp telefonu açtığımda çarşaf çarşaf stres bulmaya değil, kaldı ki bilirsin ben stres ve plandan ibaret biriydim hep; her şeyi kitabına uygun yapan, bilhassa bu yüzden güncel iş dünyasına, arkadaşlıklara, her şeye gıcık ve mesafeli... Kendimi hiçbir zaman mutlu olmaya şartlamadım ve bu yüzden hayallerimi kolayca bırakabilirim gibi geliyor, kaldı ki bırakmadığım bu süreçte ise zerre yaklaşmak aksine sadece bir balık gibi çırpınmaktı tek yapabildiğim.
Ha bu demek değil ki video düzenlemeye küstüm, çok iyi arkadaşlarımız var onlarla her zaman çalışırım hala seve seve ama anladım ki hayatımı bununla idare ettirmek belki de bir kumar, hobi olsa daha iyi sanırım, tatlı bir kaçamak gibi.
0 Yorum:
Yorum Gönder